BASINA VE KAMUOYUNA
Değerli meslektaşlarım, değerli Manisa’lı hemşehrilerim, Basınımızın güzide emekçileri;
Sizleri Manisa Barosu adına saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum.
Hepimizce malum olduğu üzere Türkiye genelinde Baro Başkanlarının günlerdir sürdürdüğü savunma yürüyor eylemi dün Baro Başkanlarının Anıtkabirde yapacağı basın açıklamasıyla sonlanacaktı. Ancak gelinen noktada Baro Başkanlarımızın bu yürüyüşü kolluk tarafından engellenmişti.
Dün itibarıyla savunma için sembolik olarak, Savunmayürüyor adı altında, tek başına Ankara’ya yürüyen Baro Başkanlarının yaptığı eylem nedeniyle, Başkanlarımız, ülkemizin başkentine, sokulmamış, Ankara girişinde durdurulmuşlar, engellenmişler ve fiilen göz altı sayılabilecek bir durumla, karşı karşıya kalmışlardır. Bunları kabul etmediğimizi dün yaptığımız basın açıklamamızla savunmanın yürüyüşünün durdurulamayacağını ve engellenemeyeceğini belirtmiştik. Bu gün ise, değişen bir şey olmadığını değerlendirirken, gelişen Başkanlarımızın yürüyüşüne ve Anıtkabir’e gitmelerine izin verilmesi sebebiyle, eylemin amacına ulaştığını değerlendiriyoruz. Fakat, sabah itibarıyla da, Bilecik Baro Başkan Yardımcısı Av. Hasan Şahin’in, Baro Başkanlarının yanına ulaşmaya çalışırken, kolluk tarafından hukuksuz olarak engellenmesini de eleştiriyoruz. Burada belirtmek isteriz ki, bizler, engellemenin sürdürülmesini de kabul etmedik ve haklı mücadelemizi sürdürmeye devam ettik ve edeceğiz.
Bu vesileyle, yapılmak istenen değişiklerle ilgili düşüncelerimizi sizlerle paylaşmak istiyoruz.
Bugüne kadar Avukatlık Kanunu üzerinde yapılacak değişikle ilgili TBB ve de Barolar ile bir bilgi paylaşılmamıştır. Basına yansıyan bilgilere göre çoklu baro sistemi getirilmek istenmektedir. Biz Manisa Barosu olarak Çoklu Baro’ya ve getirilmek istenen nispi temsil sistemine, birlik delege oluşumuna ilişkin değişiklik istemine, zorunlu üyeliğin kaldırılmasına ve Av. Kanunun 76. ve 95. Maddelerinde yapılmak istenen değişikliklere karşı olduğumuzu bir kez daha yüksek sesle haykırıyoruz.
Çoklu Baro’nun getirilmesi halinde,yargı camiamıza çok zarar verecektir. Bilindiği üzere Türkiye Cumhuriyeti üniter bir devlettir. Kuvvetler ayrılığı ilkesinin yargı kısmının üç kurucu unsurundan biri savunma makamı olup savunmanın örgütlendiği yer barolardır. Nasıl ki çoklu mahkeme, çoklu savcılık, çoklu Yargıtay, çoklu Anayasa Mahkemesi olamaz ise çoklu baro da olmamalıdır. Aksi taktirde siyasi düşüncesine, etnik kimliğine ve mezhebine göre baroların kurulması söz konusu olacaktır. Bu durum da ülkemizin üniter yapısına aykırı birçok oluşumların önünü açacağı gibi hukuk güvenliği tehlikeye girecektir. Yine çoklu baro olması halinde yargıçların ve savcıların iradeleri de etkilenmiş olacaktır. Birçok yargıç veya savcı, avukatın bağlı olduğu baroya göre karar vermesi halinde bu durumdan en çok yargı camiası zarar görecektir. Ekonomik olarak zor durumda olan halkımıza ücretsiz hukuki yardım sağlayan Adli Yardım, CMK sistemleri bozulacaktır.
Nisbi temsil uygulandığı taktirde baro yönetimlerinde Baroların en yüksek iradesi olan her bir Avukatın üyesi olduğu Baro Genel Kurulun iradesine halel getirilecek, Adeta bir vesayet yapısı şeklinde Genel kurulun en çok oy verdiği kişiler değil, gruplaşmalar doğrultusunda yönetim oluşacaktır ki bu durumda Avukatların kimleri yönetimde görmek istediği yönünde ki hür iradesi yok sayılacağı gibi temsilde adalet düşüncesi de büyük yara alacaktır. Baroların Avukat sayısıyla doğru orantılı olarak hakkaniyetli olarak TBB delegasyon yapısını değiştirerek temsilde adaleti bozacak mahiyette değişiklik yaparak baroların avukat sayısıyla doğru orantılı olmayacak şekilde delege yapısını artırmak veya azaltmanın da hukuk devletine yara vereceği açıktır.
Bir devletin demokratik niteliğinin göstergesi hukuk devleti ve evrensel hukuk ilkelerinin tüm kurumları ile işler halde olmasından geçer. Hukuk devleti ancak güçlü, bağımsız ve tarafsız bir yargı erkinin varlığı ile hayat bulur. O nedenle; Cumhuriyet’in kuruluş felsefesine, Anayasanın 135. Maddesine aykırılık teşkil eden ve getirilmek istenen bu tasarı aynı zamanda Cumhuriyetimizin köklü kuruluşlarından biri olan baroların da demokratik yapısını bozacak, baroları işlevsizleştirilecektir. Eğer bu düzenleme geçer ve barolara tanınan Avukatlık Kanunu 76. ve 95. Maddelerinde yer alan hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunmak ve korumak maddeleri kaldırılırsa; kadına yönelik şiddette, çocuğun cinsel istismarında, adil yargılanma hakkında, İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanmasında, işkence ve kötü muameleye karşı mücadelede, demokratik ve laik düzeni savunmada, doğanın talan edilmesine karşı açılacak çevre davaları ve buna benzer birçok davada halkımız savunmasız kalacaktır.
Halen daha içeriğini bilmemekle beraber kamuoyunda konuşulan tasarı avukatların sesini kesme, kendi iradesini kendi yönetiminde tecelli etmesinin önüne geçme tasarısıdır. Bu şekildeki yaklaşımdan vazgeçilerek, tasarının önce geri çekilmesini, ardından Avukatlık Yasa tasarısını oluşturmak üzere, bu değişiklikler, Barolarla ortaklaşa hazırlanmalıdır diyor ve bu yöndeki, görüşümüzü yineliyoruz.
Gelinen bu noktada, Ankara daki Baro Başkanlarımıza desteğimizin tam olduğunu ve sürdüğünü bildiriyor, ama, yaşanan hukuksuzlukları sona erdiren bir durum olmadığını da değerlendiriyoruz. Sizlerin de bizlere desteğiniz, bizlere daha fazla güç vermektedir.
Unutmayalım ki “Avukatların sesi kesilirse, yurttaşların nefesi kesilir.”23.06.2020
MANİSA BAROSU YÖNETİM KURULU